Yüzyılın faciasıyla sarsıldık. Kırılan sadece yer altındaki faylar değildi… Zihnimizdeki faylar da zedelendi. Sadece yer değil ruhlarımız da sarsıldı. Acının, kederin, elemin doruklarındayız, yastayız. Yaramız derin, acımız büyük. Yaşayan bir cana erişmek için günlerce yemeden, içmeden, uyumadan mücadele eden binlerce insanın yanında marketleri, eczaneleri yağmalayanlar da oldu.
Sayılı nefeslerimizle, emanet bedenlerimizle ne kadar aciz olduğumuzu bir kez daha anladık. Maddi varlığın saniyeler içinde yok olabildiğine bir daha tanık olduk. Büyük acı bizi, kendi gerçeğimizle yeniden yüzleştirdi. Yolcu olduğumuzu, yol halinde olduğumuzu, bazen yol olabildiğimizi gördük yeniden.
Kahramanmaraş’ta art arda meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler, on ilimizde on üç milyon insanımızı etkiledi ve otuz bin canımızı ayırdı bizden. Yer yarıldı, yollar yıkıldı ve binlerce bina yerle bir oldu.
Türkiye tek nefes, bir seferberlik misali ayakta. Devletimiz bu olağan dışı durumla başa çıkmak için bütün gücüyle mücadele ediyor. İnsanımız bu toplumsal felaketin atlatılması için yoğun bir çaba içinde. Günler sonra yıkıntıların altından çıkan canlarla can bulduk.
Her karanlığın arkasında bir aydınlık vardır. Bu büyük sarsıntıyı da bir ve bütün olarak atlatacağız, atlatmak zorundayız. Bir evde bozulan musluğun onarımı dahi emek gerektiriyor. Böylesi büyük bir felaket karşısında kimi sorunların olması da kaçınılmaz. Zira deprem sonrası ulaşım, enerji sorunları da yaşandı ve aynı anda on ilimize, ilçelerine, köylerine ulaşmak kolay olmadı.
İYİLER VE KÖTÜLER
Yaşadığımız toplumsal felaketi, ideolojik takıntılarına alet eden, sürekli olumsuz yayınlar yapan ve yanlış bilgiler yayan, deprem bölgelerinde resim verme derdiyle oradaki çalışmaları aksatan, memleketin yarasından faydalanıp hapishaneden kaçmak isteyenler hatta yağma yapanlar oldu. İnsan, her yerde ve her zamanda insan. Hayat ile ölüm misali iyilik ve kötülük de aynı anda var. Elbette bu gayri ahlaki davranışlarla da mücadele etmeliyiz. Ancak buralara takılıp kalmak yerine büyük resme odaklanmak zorundayız.
Çünkü şimdi birlik, beraberlik ve şimdi duyguları yönetme zamanı. Hayatını kaybedenlere Allah rahmet eylesin, yaralılar tez zamanda şifa bulsun inşallah. Yıkılan binalar yapılır, düzen yeniden sağlanır. Zihinlerde meydana gelen depremle mücadele de ciddi bir gündem maddesi olmak zorundadır.
Zira sağlık, yeme içme, korunma, barınma gibi maddi ilk yardım çalışmaları kadar psikolojik ilk yardım ve ruhsal destek çalışmaları da elzemdir. Öncelikle toplum olarak ruh sağlığı okuryazarlığı bilincini geliştirmek zorundayız.
Depremin insan psikolojisine kısa, orta ve uzun vadeli etkilerini irdelememiz ve önlemler almamız gerekir. Depremi yaşayanlar ve yakınları kadar olayı günlerce ekranlardan izleyen toplum da travmaya açıktır. Büyük afetler, başta afeti yaşayanlar olmak üzere insanlarda belirsizlik, çaresizlik, kaygı, endişe, korku, umutsuzluk oluşturabilir. Bunlar iç dünyamızın doğal tepkileridir. Yani yaşanan büyük bir acıdan etkilenmek normaldir, etkilenmemek anormaldir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve psikolojik açıdan daha güçsüz bireylerde travmaya varan psikolojik hasarlar görülebilir. Ve zamanla hayattan geri çekilme, yalnızlık, uyuyamama, takıntı geliştirme, sinirlilik hali, öfke ve depresyon gibi davranışlar da görülebilir.
BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ
Yapılabilecek en büyük psikolojik katkı olabildiğince insani ve sosyal destek sağlamaktır. İnsani destek için uzman olmaya gerek yok. İnsanlara maddi kayıpları için destek olmak ve temel ihtiyaçlarını karşılamak, ruhsal sıkıntıları için gönlümüzü açmak, sosyal iletişim kurmak, onlara dokunmak, onları dinlemek ve dertleşmek hepimizin kolaylıkla yapabileceği davranışlardır.
Bir yakınımız aktardı: Depremden yedi gün sonra yıkıntıların altından bir mucize eseri canlı kurtarılan çocuk su istediğinde ekran başındaki ailenin annesi hıçkırıklar içinde mutfağa gidip su getirmiş. İmkân olsa ekrandan su verecek günlerce susuz kalan yavruya. Travma geçirenlerin ve tanıklık edenlerin, canlarını yakan konularda duygularını yaşamaları, yaslarını alışkanlıklarına göre yaşamaları önemlidir. İleri düzeyde ruh bunalımı geçirenlerin uzman yardımı almaları şarttır.
Önemli olan afete maruz kalanların yaşayacakları kaygı ve endişenin yerleşmesini önlemek ve travma sonrası stres bozukluğu gibi kalıcı ruh sağlığı problemlerini önlemektir. Bunun için insan insana dayanışma ve yakınlaşma en önemli destek kaynağıdır. Temel inanç değerleri, manevi duyarlılık, yüce ve evrensel değerlerle temasın, travma ile mücadelede ve gerekli psikolojik olgunluğun gelişmesinde yardımcı olduğu unutulmamalıdır.
Dünya dönmeye devam edecektir ve binlerce yıllık devlet geleneği olan, kurtuluş savaşı yaşamış toplumumuz bu afetle de başa çıkacaktır. Devletimize, ülkemize, kendimize güvenelim. Bilinçli vatandaşlar olmayı, kritik düşünmeyi, olanlardan dersler çıkarmayı ve oturduğumuz mekanları deprem gerçeği ile gözden geçirmeyi ihmal etmeyelim.
Başta iş dünyamız olmak üzere her vatandaşımızın elinden geleni yapmaya devam etmesi şarttır. Unutmayalım ki merhamet acımak değil acıtmamaktır. Unutmayalım ki insan insana şifadır. Unutmayalım ki her sarsılma ve her düşüş yeniden ayağa kalkmak için güçlü bir fırsattır.