Hızlı bir değişim ve gelişimin yaşandığı dünyamızda, insanoğlu sahip olduğu bilgi birikimine her geçen gün yenilerini eklemektedir. Çeşitli unsurların bir araya gelmesinden oluşan işletmelerin, her geçen gün gelişen ve yenilenen bilgilerden etkilenmesi kaçınılmazdır. Belirli amaçlara ulaşma çabası olan işletmeler, bunu gerçekleştirebilmek için çeşitli araçlardan, yöntemlerden yararlanırlar. Böylece belirli bir işleyiş mekanizması yerleşir. Girdiden çıktı aşamasına kadarki süreci kapsayan bu işleyiş; genelde aynı adımları içermekle birlikte, her örgütte kendine özgü farklılıklar göstermektedirler.
Günümüzde örgütlerin işleyiş süresini etkileyen en önemli unsurun, hızla gelişen bilgilere ve değişime ayak uydurmak olduğu söylenebilir. Ve araştırma-geliştirme birimleri, gelişime katkıda bulunarak bir lokomotif görevi yapar. Özellikle bilgisayar teknolojisinin hızla gelişmesi, geleneksel üretim sistemlerini değiştirmektedir. Mal üreten ya da belirli bir hizmeti gerçekleştiren sektörlerin, değişmelere ayak uydurabildikleri oranda gelişebildikleri ve amaçlarına ulaşma yolunda ilerledikleri söylenebilir. Dünyamızdaki bu hızlı gelişim ve paralelindeki değişim, hayatını sürdürme çabası içindeki örgütleri yeni arayışlara itmiştir. Çünkü bir işletmeyi ilgilendiren gelişmeleri izlemek, uygun olanları belirlemek ve en önemlisi bu yenilikleri işletmenin bünyesine uygun bir şekilde uygulamaya koymak kolay değildir. Bu değişmelere ve gelişmelere ayak uydurmak, sürekli bir çabayı gerektirmektedir. Söz konusu çabaların en önemli özelliği de “bilimsellik” ilkesine bağlı olmaktır. Çünkü günümüzün modern işletmelerinin; hangi kitleye ne tür hizmetler veriyor olurlarsa olsunlar, bilimsel gelişmelere kapalı kaldıklarında hizmet kalitelerinin giderek düşeceği artık bilinen bir gerçektir. Gerek günümüzdeki teknik araştırmaların çokluğu gerekse insana yönelik bilgilerin her geçen gün daha da artması, işletmelerde söz konusu yenilikleri izleyecek bir birim oluşturma ihtiyacını doğurmuştur. Bu birim, hemen her örgütün kendi bünyesine göre oluşturacağı bir “Araştırma ve Geliştirme” birimidir. Aslında özellikle mal üreten büyük işletmelerin çoğunda bu birimler mevcuttur. Ancak çalışan kişi sayısı bakımından daha küçük hacimli işletmelerde bu birimlerin oluşması yavaş yavaş gerçekleşmektedir.
Araştırma-geliştirme biriminin öncelikle üzerinde durması gereken nokta, kuşkusuz insan unsurudur. Küçük ya da büyük hemen her işletmenin işleyişini sağlayan en önemli öğenin insan olduğu, artık bilinen bir gerçektir. Bu durum insana ve özellikle onun bireysel özelliklerine yönelik araştırmaların ön plana çıkmasına yol açmıştır. Çünkü açık sistem anlayışına dayanan günümüz işletmelerinde; insan davranışlarının, kendisinin bireysel özellikleriyle yakından ilişkili olduğu ve örgüt yöneticileri tarafından bu özellikler tanındığı oranda sağlıklı bir örgütsel ortamın oluşacağı bilinmektedir. Özellikle büyük işletmelerde, girdiden çıktı aşamasına dek yapılan bütün işlemleri insanın yönlendirdiğini ve çalışma ortamında bireylerin etkileşiminin verime olan etkisinin bilinmesi; örgütleri insan davranışlarını anlamaya, bu alandaki gelişmeleri izlemeye yöneltmiştir. Böylece işletmeler elemanlarının iş tatminine ulaşmalarını sağlarken, işletme amaçlarının gerçekleşmesini de sağlamış olurlar. Bunun için seçilen yöntem, öncelikle işletme yöneticilerinin insan konusunda bilgilendirilmesi ve yeni gelişmelerin onlara aktarılmasıdır.
Bu yöntem, uygun programlarla tüm örgüt elemanlarını kapsayacak şekilde düzenlendiğinde gerek değişen teknolojiden gerekse insanlar arası etkileşimin yapıcı sonuçlarından yararlanılması sağlanmış olur. Görüldüğü gibi, araştırma-geliştirme birimlerinin en önemli uğraşı alanını insan oluşturmaktadır. Nitekim yukarıda sözü edilen ve hızla artan bilgi birikimi ve değişmelere, öncelikle insanın uyum sağlaması gereklidir. Üst düzey yöneticilerinden her kademedeki çalışanlara dek, tüm elemanların değişimlere ayak uydurabilmeleri için kendilerini geliştirmelerine olanak sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı zaman, işletmenin geliştirilmesine yönelik çabalar sonuçsuz kalabilir. Çalışanların kendilerini geliştirmeleriyle örgütün bir bütün olarak gelişebileceği unutulmamalıdır.
Bu nedenle davranış bilimlerinin önemi her geçen gün daha da artmaktadır. İşletme, öncelikle kişilerin bireysel özelliklerine uygun işlerde çalışmalarını sağlamalıdır. Daha sonra da çalışanların kendilerini geliştirebilmeleri için çeşitli eğitim programları, seminerler ve konferanslar, proje yarışmaları gibi etkinlikler gerçekleştirilmelidir. Araştırma-geliştirme birimleri bu etkinlikleri, işletmede (varsa) eğitim birimleriyle iş birliği yaparak gerçekleştirir. Araştırma-geliştirme birimlerinden en çok yararlanacak kişilerin yöneticiler olacağı söylenebilir. Bilindiği gibi yöneticinin en önemli işi “karar verme”dir. Günümüzün karmaşık koşullarında sık sık karar verme ile karşı karşıya olan yöneticilerin verdikleri kararların daha sağlıklı olmasında, araştırma-geliştirme birimleri önemli bir rol oynar. Nitekim araştırma-geliştirme birimi konuyla ilgili veriler sağlayarak, karar sürecindeki yöneticiye yardımcı olur.
İşletmelerdeki temel hareket noktası insan olmakla birlikte, en önemli uğraş alanlarından birisi de öğretilen mal ya da hizmetin kalitesini artırmaya yönelik çalışmalardır. Öğretim sistemlerinin hızla değiştiği günümüzde, bu yeni teknolojileri izlemek ve uygun değişiklikleri zamanında gerçekleştirmek bu tür çalışmalarla mümkün olabilir. Sonuç olarak; araştırma-geliştirme biriminin, işletmenin kendisini aşmasını sağlayıcı bir rol oynadığı söylenebilir. Çalışanlar arasındaki iletişimin geliştirmesinden uygun çalışma koşullarının oluşturulmasına, nitelik geliştirme çalışmalarından işletmelerin karşı karşıya kaldığı bazı problemlerin çözümüne, teknik alanındaki gelişmelerin izlenmesinden iş doyumunun yüksek olduğu bir örgütsel ortamın oluşturulmasına dek birçok sorun araştırma-geliştirme birimlerinin yapacağı bilimsel çalışmalarla en yararlı biçimde çözülebilir. İşletmenin amaçları doğrultusunda ilerlemesinde, araştırma ve geliştirme etkinliklerinin çok önemli bir yeri olduğu unutulmamalıdır.