Zira insana dayalı iş gücünün yerini hızla makineler almaya başlamıştır. Yapay zekâya dayalı program ve uygulamaların tercihlerimizi ve kararlarımızı giderek etkilemeye başladığı da bir gerçektir. Diğer yandan insanın düşünce, irade ve duygu alanını da kopyalayacak yapay zekâ ürünü ileri robotların yeryüzünde etkin olacağı beklenmektedir.
Her yenilik, değişme ve gelişme dirençle karşılaşır. Çünkü insan, konfor alanını değiştirme olasılığı olan şeyi, olağan hayatını sürdürmeye tehdit olarak algılar ve rahatsız olur. Ancak değişim, yaşamın en önemli gerçeğidir ve bundan kaçınmak mümkün değildir. Burada asıl olan değişimin insanın ve insanlığın faydasına olup olmamasıdır.
Bugün ulaştığımız yaşam kalitesi, insanın kendisini ve tabiatı anlamaya dönük merakının, çabasının ve bilimsel çalışmalarının eseridir. Dolayısıyla her yeni buluş, esasen bir araçtır. Asıl olan bu aracın hangi amaca hizmet edeceğidir.
İlk televizyon yayınları da dünyada ciddi endişeler uyandırmıştı. Evlerine televizyon almamak için uzun yıllar direnen aileler olmuştu. Sonra bir makine olarak televizyona değil oradan verilen yayınlara ve içeriklere odaklanmak gerektiği anlaşıldı. Nükleer alandaki çalışmalar ve buluşlar için de asıl olan bunların insanlığa zarar vermeye mi yoksa faydaya mı örneğin tıpta can kurtarmaya mı yönelmesi midir?
HANGİ ZEKÂ?
Yapay zekâ çalışmalarını reddetmek ve gündemin dışında tutmak doğru olmaz kanaatindeyim. Kaldı ki bunları reddetmemiz bu alanda inanılmaz hızda gelişen çalışmaları durdurmaz. Dolayısıyla ilk insanlar, tarım toplumu, sanayi toplumu, bilgi toplumundan sonra gelen dijital toplumun baş aktörü olan yapay zekâ teknolojisinden uzak duramayız, durmamalıyız.
Önce kavramı anlamaya çalışalım. Zira insanı ve özellikle bizi insan kılan en önemli özellik olarak zekâyı tam anlamamışken yapay zekâya anlam vermek kolay değil. Ancak gerçek zekâyı tam anlamamış olmak yapay zekâyı öğrenmeye engel değildir.
Bilindiği üzere zekâ; düşünme, muhakeme, dil, hafıza, mekân algısı gibi alt yeteneklerin birleşiminden oluşan ve insanı diğer canlılardan ayıran yegâne özelliktir. Zekâ testleriyle ölçebildiğimiz soyut zihinsel potansiyel (IQ) yanında zihinsel kapasitemizin duygularla ifade edilme potansiyeli olarak duygusal zekâ (EQ) ve temel ahlaki değerleri, düşünce ve davranış düzeyinde ortaya koyan potansiyel olarak moral zekadan (MQ) söz edebiliyoruz.
Dolayısıyla insanın zekâsı; mantık, duygu ve etik odaklı üç temel yapıdan ve üç türden oluşmaktadır. Bu yapıların kaynağı, çalışma metodu, öncelikleri ve bireydeki baskınlık dereceleri farklıdır. Ve üçünün toplamı, insanı o insan yapan temel kişilik potansiyelini oluşturur.
Gelelim yapay zekâya. İnsanın zekâsını anlamaya, tahmin etmeye ve taklit etmeye ilişkin çalışmalar, insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte yapay zekâ kavramının ilk bilimsel kullanımı(1) 1956 yılında başlamıştır. Yapay zekâ; insanın zekâsını taklit ederek insana ve topluma ait bazı iş ve görevleri yerine getiren ileri düzeyli teknolojidir. Burada insanın zihinsel potansiyeli ve sinir sisteminin çalışma biçimine ilişkin binlerce parametreden hareketle geliştirilen makinelerin (insansı robotların) yapay sinir ağlarıyla öğrenme, problem çözme, iletişim kurma ve inisiyatif alma becerileri söz konusudur.
İNSANI TAKLİT
Böylece teknoloji; tarım, sanayi, turizm, sağlık gibi iş alanlarında etkin olmanın ötesine geçmiştir. İleri teknoloji ürünü robotlar, insanın düşünme ve karar verme gibi eylemlerini yani insanı taklit etmeye başlanmıştır.
Tarımda topraktaki nem, çevre ısısı ve hava olaylarını tahmin ederek seradaki birçok çalışmayı, değişen şartlara göre programlayabilen, müdahale edebilen robotlar var. Sanayide işgücünün yerini alan robotların dışında tasarımdan, endüstriyel üretime, lojistikten müşteri memnuniyetine kadar insanın inisiyatif alarak karar vereceği hassas konularda yapay zekâ programları rol alabiliyor. Gideceğimiz oteli bütçe, alışkanlık, tercih gibi kişisel özelliklerimizden hareketle en doğru seçenekleri sıralayan akıllı uygulamalar var. Robot işçiler, polisler, garsonlar çoktandır iş başında.
Bizim açımızdan asıl tartışma konusu, insanın hangi zekasının taklit edildiği ya da edileceğidir. Yapay zekâ; insanın mantık odaklı zihinsel potansiyelinin taklit edilebileceğini ortaya koymuştur. Ancak insanın duygusal ve özellikle moral zekâ kapasitesinin taklit edilmesi kolay değildir.
Araştırmalara(2) göre; binlerce düşünce ve davranış modelini taklit ederek oluşturulan algoritmalardan hareketle insan gibi düşünen ve davranan robotlar yapabilir. Ama bunların gerçek bir insanın duygularını, sezgilerini, ahlakını göstermesini ve sergilemesini bekleyemeyiz.
İnsanın belirli bir durum karşısındaki düşünceleri, davranışları ve duyguları, binlerce örneğin ve parametrenin oluşturduğu algoritmalarla taklit edilebilir. Ama insan taklit edilemez. Çünkü o kendisine has ve biriciktir. (Devam edeceğiz)